31 Temmuz 2012

Cardboard Art


Kocaman bir kutu bulun mesela bir buzdolabının olabilir sonra büyümüş bir çocuk gibi uslu uslu kesmeye şekil vermeye başlayın çıkan eserinizi paravan olarak bile kullanabilirsiniz söyleyeyim...Bu yaptığınız tamamen sanat hem de  karton sanatı...

27 Temmuz 2012

Kafiyesini kaçırdık ya hayatın, neresinden bakarsan bak bitmiyor cümleler

''Kafiyesini kaçırdık ya hayatın, neresinden bakarsan bak bitmiyor cümleler..''
nasıl bir özlemektir bu kopkoyu yutan insanı...
sesin nasılda darmaduman eder ...
''Geceleri uyuduğun uykular benim. Doyduğun açlıklar benim. Üzerine giydiğin renkler, soluduğun günler benim.''
Batık Fenerler(Abdullah Markal)

25 Temmuz 2012

bahçede ikramlar için bir tavsiye...

Toz ,börtü böcek girme derdi olmadan üstelikte pek renkli görünen bir içecek sunumu...
bir de böyle bir ortamda olsak ohh ohhh renk renk cıvıl cıvıl içimiz açılsa yukarıdaki bardaklarlada buz gibi meyve suları verilse kimse keyfime değmese :)))

güzellikleri ayrıntılarında gizli...



burada buldum  pek beğendim:)


dolgu oyuncakları unutmayalım:)

Polardan renkli bir dolgu oyuncak denemek isterseniz burada gördüm

21 Temmuz 2012

düğmelerden çiçek yapalım saksılara takalım...

burada buldum bayıldım :))

örgü bileklik

 Bloggerların tatil fotoğraflarının bir çoğunda rastladım örgü bilekliklere pekde yakıştırmışlar doğrusu siz de denemek isterseniz yapımına burada rastladım...

Aşk Köpekliktir....

Ahmet Ümit’in anlatımıyla Aşk Köpekliktir kitabı:
“Bugüne kadar aşk romanları yazıldı ama bugüne kadar yazılanlarının çoğu bence tecimsel yani ticari amaçlı yapıldı. Türkiye’de kadın bir uyanış içerisinde yani kadın uyanıyor ve haklarına doğru yürüyor. Bu haklarına doğru giderken kadını çeken ilk şey cinselliktir. Ama diyorlar ki sen cinselliğini yaşa özgür olursun. Cinselliğini yaşamalı kadın ama kadın önce birey olarak var olmalı. Kadını sadece beden olarak anlatıyor bu kitaplar; o zaman 40 yaşından sonra bütün kadınları kadın yapmamız lazım. Aşk iyidir güzeldir pembedir bulutlara uçurur gibi yalanlar var, bir yanıyla doğrudur. Ben aşkın öteki yüzünü anlatıyorum. Hakikaten aşık olan insan köpektir. Hakiki aşk insanı köpek yapar, köpek gibi dolaştırır. Kitap bu yönünü anlatıyor.
    İçindeki hikayelerin başlıkları şöyle: Aşk Bir Mucizedir, Kafi Değildir Aşk, Aşk Çözümsüz Bir Problemdir, Aşk Bir Cinayettir, Aşk Bir Düellodur, Aşk Bir Yanılsamadır, Aşk Bir Özentidir, Aşk Bir Ütopyadır ve Aşk Köpekliktir.




Arka kapak yazısı:
Aşkın bütün halleri… Tutkunun aklımızı ele geçirmesi. Kötülüğün en güzel biçimi… Rezil olmaktan duyduğumuz haz… Kırılan umutlarımızın lezzetli kederi… Çiğnenen onurumuzun getirdiği kibir.Vicdan tutulması, bencilliğin son kertesi, yanılsamanın en derin anı… İmkânsız olanın çekiciliği… Yani gönüllü kölelik… Yani insanoğlunun en masum hali… Yani bildiğiniz delilik… Yani en yalansız aşk öyküleri…

17 Temmuz 2012

Ayıptır söylemesi....

Sahiden de sürpriz olmaya başladı artık bana gelişlerin
Ayıptır söylemesi, yolda görsem şaşıracağım!

Öyle uzaksın ki…
Erişmeye çalışsam ayaklarım kaybolacak adressizliğinde...

[Özgür Gümüşsoy // Küba Asıllı Bir Aşkın Tahammül Sınırları]


14 Temmuz 2012

Çadırını kapan Dikili'ye koşsun hala 2 gününüz var...




Bugün tiyatro festivalinin 4. günüydü ve ben 2 gecedir sabaha kadar uyumamış ama bu öğretmenlere yaratıcı drama atölyesini kaçırmaya hiç niyeti olmayan biri olarak saati kurup yinede saatten önce kalkıp azıcık uykuyla hiç de keyifli olmayan haleti ruhiyem ile düştüm yola.Eve 5 dakika uzaklıktaki Atölye alanına giderken sahilde ki renk renk çadırları yeni uyanan tiyatro gönüllüsü gençleri görmek onlarla bir bardak çay içmek havamı bir değiştirdi bir değiştirdi anlatamam:)Sonrası sudan çıkmış balık hallerime tam örnektir önce yanlış atölye çalışmasını beklediğimizi nerdeyse yarım saat sonra uzun saçlı sürmeli gözlü gençten öğrenip doğru alana gidip hemen sandalyemizi seçtik sonra Zafer GECEGÖRÜR beyle tanışıp dün nerdeydin fırçasını şaka yollu yiyip başladık çalışmaya.Ortam uygun değildi hepimiz de biliyorduk ama olabildiğince konsantrasyonumuzu koruyup çok keyifli ve eğitici bir yaratıcı drama  çalışmaları yaptık.

Oradan çıkıp Vücut Oyunculuğu Atölyesine geçerken şöyle bir uğrayıverdik.Anas Abdul Al Samad anlatılmaz yaşanır pardon izlenir mest olunur bir atölye çalışması yaptıki onu ben anlatamam görmeniz lazım..
Tabikide her gece çeşitli tiyatro atölyelerini meydandaki alana kurulan sahnede izleme şansınada sahip oldum.Mesela Ferhan Şensoy 'un ''Nasri Hoca ile Muhalif Eşeği''oyununu ayrıca bir çok ilden gelen atölyelerin doğaçlama oyunlarını izledim.Şöylesine söyleyim yine ÇOK MESUDUM ÇOK:)))

9 Temmuz 2012

Tatil günlüğü....Şirince


“Şu yeryüzünde cennet diye bir yer varsa, bizim kırkınca -şirince- cennetin bir parçası olması gerekir”
Benden Selam Söyle Anadoluya -Dido Sotiroyo
Ünlü yazar Dido Sotiroyo, Şirinceyi anlattığı kitabında, böyle bahseder Şirinceden.

19. yüzyılda, özellikle ihracata yönelik incir üretimiyle ünlü, 1800 haneli bir Rum kasabası olan Kirkice zamanla bir sürü isim değişikliğine uğrasada Cumhuriyetin ilk yıllarında Şirince adını almış.1923'te Türkiye-Yunan mübadelesi sonucu Rumların ayrılmasıyla bağ zeytincilik ve incirle oluşmuş ekonomisi tütüncülükten gelen halkla biraz değişsede artık günümüzde turistik bir köy olmasının doğurduğu ekonomiyle bağcılık ve zeytinciliğe geri dönülmüş ve köye gidenlere gerçekten özel zeytinyağlarını nar ekşilerini ve diğer doğal ürünleri satarak geçimlerini sağlıyorlar.Köyde hala rum evleri pansiyon olarak kullanılıyor.
Dar ve adım başı bir satıcının davet ettiği minik ama birbirinden canlı dükkanlara takılarak sokaklarında gezmek her zaman özel olmuştur.Malum şarapçıların tattırdığı şaraplar bir süre sonra her şeyi pek güzel görmenize neden oluyor dediğinizi duyar gibiyim ama değil inanın şarapsızda süper:))rının birinde bir kedinin sevimliliği ile farkında olmadan daldığımız dükkanın keçe ile uğraşan bir yer olduğunu görmek beni cidden çıldırttı.Hani bir çocuğu atın çikolata şekerleme dükkanına seyredin ordan oraya koşmalarını sevincini aynen öyle birşey... 


Kendisine teşekkürü borç bildiğim ancak ne hikmetse adını unuttuğum ama bana nasıl sabırla ve kibarca cevaplar veren beye de sevgilerimi gönderiyorum...''Kırkınca Keçe'' o güne damgasını vuran rengarenk nefis bir yer oldu.Keçenin ipekle ve diğer kumaşlarla buluşması (aslında yapılanları görünce ''aşkı'' demek daha doğru) neler doğurmuş görülesi, bayıldım ama makinem yenisinin geleceğini anlamış olacağından nazlanmaya, zor çekmeye başladığından istediğim kareler yok söyleyeyim.









Keçe nasıl yapılır derseniz burada  ne ararsanız var:))